Bir gün mevlevi dergahında mevleviler
iki gözü iki çeşme oturmuş ağlıyorlardı
ve Mevlevi Şeyhi Abdülhekim Efendi içeri girdi ve baktıki müritler ağlıyorlar
ve sordu " canlar ne oldu neye canınız sıkkın
ailenizimi özlediniz buyrun izin verelim gidin görün
birisi burada canınızımı sıktı çağıralım konuşalım
bir hal çaresine bakalım sağlığınızmı bozuk hekim efendiyi çağıralım
nedir derdiniz ne sıkıntınız var neden ağlıyorsunuz " dedi
müritlerden birisi cevap verdi " şeyhim
burada kimse bizim canımızı sıkmıyor
ve ailemizi özlediğimizde biz gidiyoruz veya onlar ziyarete geliyorlar
buradan memnunuz ve burada çok mutluyuz
hiç bir derdimiz sıkıntımız yok " dedi
Mevlevi Şeyhi Abdülhekim Efendi gülümsedi
ve dediki
" Galiba anladım sizin üzüntünüzü hiç bir derdiniz yok sıkıntınız yok evet
ve Allah sevdiği ve hatırladığı unutmadığı kullarına sıkıntı verir
ve o sıkıntıylada kendisini hatırlatır değilmi ama sıkıntınız yok sizin
ve Allahın sizleri unuttuğunu düşünüyorsunuz haklısınız
işte acı hüzün ve gözyaşı Allaha ulaştıran köprüdür
gözyaşı sevgi ve merhamettir ve acısız sıkıntısız Allaha ulaşılamaz
ve Allah sevdiği kullarına acı ve sıkıntıyı bu dünyada verirki
ahiretteki günahlarına bu dünyadaki sıkıntılar kefaret olsun
ve yalan dünyada verilen acılarla dökülen gözyaşlarıda
cehennem narını söndürecek ab-ı hayat olsun inşallah
ve Rabbim sıkıntıyı kederi
elbette sevdiği kullarına verir ve sabrınıda verir ve kul tevekkül ve tefekkürü sıkıntıyla öğrenir
sıkıntıdaki kul Rabbine dua eder
ve sıkıntısını dile getirirken Rabbiyle birlikte olur ona yakınlaşır
sıkıntı her zaman hayrdır
ve hem bu yalan dünyada Allaha yakınlaştırır hemde ahirette günahlara kefarettir
bilinki bu dünyada şen şakrak neşeyle yaşayan
Allahın unuttuğu kimselerdir
Rabbimizden gelen herşeye amenna
ve sadakna " dedi